İFLAH OLMAZ TİPLERİN ÜKESİ

Sesi en çok çıkanlar asla laftan anlamayız ve önümüze geleni yargılarız tribinde.

Kuran’ın “Bu topluluğa ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar” (Nisâ 78) tespiti üzere bir yaşam karşılıyor bizi şehrin sokaklarında.

Hatta İncil’in “Kendi törenizi sürdürmek için Tanrı buyruğunu bir kenara itmeyi ne güzel beceriyorsunuz” (Markos 7:9) hitabını hatırlıyoruz sık sık.

Normalleşmeme trendi bir bulaşıcı hastalık gibi yayılmaya devam ediyor. Hem 17 yıllık muktedir olma keyfiyetiyle ve dahi iktidar nimetleriyle diş kamaşmasına benzeyen görüş kamaşması yaşayan iktidar kanadıyla (son üç yıldır aynı maksudun gölgesine konuşlananlar da dahil) hem de rövanş durağında aynı eşkalle iştigal eden bir kısım muhalefetiyle.

Diyoruz ki Fatih, çağüstü plan ve projelerle İstanbul’u alırken Bizanslılar her halükârda kendilerini kurtaracak olan meleklerin cinsiyetini konuşuyorlardı; dişiler miydi, erkekler miydi?

İlk şok meleklerin tayfa tayfa dindar Hıristiyanların yardımına gelmemesiydi. Hatta Tanrı kâfir ve barbar Türklerin yanında gibiydi sanki.

Biz de camiye ayakkabıyla girilip girilmeyeceğini, laikçi kadınların mı başörtülülere saldırdığını yoksa tarikatçı adamların mı başı açıklara saldırganlıkta bulunduğunu tartışıyoruz kaç zamandır. Tartışma da değil atışma.. Arada dileyen yani hazırlığını yapan da dilediği yeri fethediyor.

Tam ciddi bir mevzu konuşmaya niyetleniyoruz; aynı kafanın ön ve arka yüzünden ses geliyor. Suriye’de dipsiz göl hükmündeki İç Savaşı bitirmekten ve beka meselemiz haline gelen Sığınmacıları layığı veçhile ülkelerine geri göndermekten bahsetsek “Ensar & Muhacir”, “Katil Eset”, “Alçak Amerika”, “Ş….… Suriyeliler” bağrışları gırla gidiyor ve tarih - dış politika bilgileri amatör maçtaki taraftar tezahüratı muamelesi görüyor. Belki o bile değil..

-- Sen benim kim olduğumu biliyor musun?

-- Sen benim nasıl bir sistem kurduğumu biliyor musun?

Alman; ortaokuldan itibaren kabiliyete göre ayıran ve meslek sahibi yapan, sadece rafine kısmını üniversiteye yönlendiren bir eğitim modeliyle futboldan lüks otomobil üretimine varıncaya kadar dünya çapında ses getiriyor. İhracatı yani üretimi 57 İslam ülkesinin toplamından fazla. Hatta senden giden 3 milyonla senin 83 milyonunla çıkaramadığın kadar sporcu, zanaatkâr, iş insanı çıkartabiliyor.

Sense aynı partinin iktidarında 7 tane bakan değiştiren (Mumcu, Çelik, Çubukçu, Dinçer, Avcı, Yılmaz, Selçuk),  7 kere liselere geçişte (AL, LGS, OKS, SBS, TEOG, Nitelikli, Sürpriz) ve 5 kere üniversiteye girişte (OBP, ÖSS, YGS, LYS, AYT-TYT), sayısız kere de Belediye Encümeninde sistemle oynayan bir model geliştirdin.

Parlamenter Sistemden Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçtik, Bakanlıkları bir arttırdık bir azalttık, TBMM’ni 550’den 600’a çıkarttık; aman ne kadar da kararlıyız. En çok oy alan Başbakanı bir ay içinde hain ilân ettik. Fakat yine de arkası Gelecek gibi..

Libya desem; ya “Barbaros koptu, dönüyor”, “Reis, Sevr ejderhasının başını kesti” yada “Ne işimiz var orada” repliklerine tosluyor analiz ve önerileri sunma isteği: Önermiyorum ulan!

Almanya diyeyim; bakayım ne denecek? Her şeyin kurallı bir normalleşmeyle yaşandığı; bağırış - çağırışın, korna - klaksonun, kuralsızlığın - karmaşanın, belirsizliğin ve bireysel üstünlüğün dahası iktidar – muhalefet çekişmelerinin hissedilmediği bir garip huzur ülkesi.

Onların herşeyleri sistemli ve tıkır tıkır işliyor. Bizim işlerimizse ya sistemsizlik sistemiyle yürür veyahut reform adı altında getirdiğimiz her türlü sistemin götürücüleri olmak yürürlüğündedir.

Zira sistem bir zihniyet meselesidir. Kafası çıfıt çarşısı gibi olanların, içten içe “Bana sevdanın yolları, sana kurşunlar” şarkısını mırıldananların bir sistem kalıbına uymalarını bekleyemezsiniz zaten.

O yüzden böyleyiz, bu yüzden öyle..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazar Yazıları Haberleri