Eğitim Niçin Var (1)

“Eğitim niçin var?” bu soruyu birkaç başlık altında ele alarak, büyük fotoğrafa dönük düşüncelerimizi paylaşmak istedim. Slogandan uzak, mevcut durumun tespitinden hareketle, süreç içerisinde nefsin de sorgulandığı, yaşadığımız ailede başlayan, dışa doğru açılan, kurumsal gerçeklerin de normalin üzerinde etkilediği sosyal çevrede yaşanan hataların sebep ve sonuçlarına dele aldık.

Yaşanan, ancak kısmen farkında olduğumuz, veya normalleşmenin tesirinde, pek sorgulamadığımız sorunların düzelmesi yönünde, âcizane öneriler içeren düşüncelerimizi paylaşmak istedim.

Eğitim Nedir, Ne Olmalıdır?

Eğitim, bireye bilgi, beceri, alışkanlık ve tavırlar kazandırma etkinliğidir. Başka bir deyişle eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla, plânlı ve programlı olarak istenilen değişmeyi meydana getirme sürecidir diyor Ertürk (Ertürk,1972).

Davranışçı ekolun eğitim tanımlamasının yanı sıra, “öğrenme çevre ile insan beyni arasında güçlü bir bağ kurulması” olduğuna dikkat çeken yapılandırmacı yaklaşımı göz ardı etmeden sürece baktığımızda;

Öğrenme sürecinde bireylerin etkileşimine dikkat çeken Perkins, “Öğrenenin etkin rol aldığı yapılandırmacı öğrenmede sadece okumak ve dinlemek yerine; tartışma, fikirleri savunma, hipotez kurma, sorgulama ve fikirleri paylaşma gibi sürece etkin katılım yoluyla öğrenme gerçekleştirilir. Öğrenenler, bilgiyi olduğu gibi kabul etmez, bilgiyi oluşturur ya da tekrar keşfederler (Perkins, 1999, s.370), derken, kazanılan bilgi, bir sonraki bilgiyi yapılandırmaya altyapıyı hazırladığına dikkat çeker...

Bu gerçekliğin ışığında baktığımızda;

Eğitim, önbilgilerle yeni bilgiler oluşturma sürecidir. Bu nedenle eğitimde deneyimler önemlidir. Eğer öğrenilecek noktada deneyiminiz yoksa yeni bilgiler oluşturma gibi yaratıcı düşüncenin sebeplerini öremezsiniz. Çünkü insan bir bilgiyi haritalandırma ve yeniden oluşturma sürecini deneyimleri doğrultusunda gerçekleştirilebilir. Eğitim sadece bir bilgiyi anlatmak ve karşısındaki kişinin o bilgiyi hafızaya alma durumu değildir. İnsanın yaşam süreci boyunca karşılaştığı her canlı veya cansız varlıkla beraber algıladığı ve iç dünyasına aldığı öğrenme ile ilgili her türlü olguyu kapsar. İnsanın bilgiyi öğrenmesi, anlama, uygulama, işlevsellik, daha önceki bilgilerle tutarlı olması ile yakından ilişkilidir. Kişi zihinsel işleyişinde algıladığı bilgileri ancak bu şekilde süzgeçten geçirdiğinde öğrenebilir ve deneyimselleştirebilir.

Bu ön açıklamalar merkez alınarak eğitimde amaç nedir dediğimizde; temel amaç, bireyin kendini gerçekleştirmesine imkân hazırlayarak insan ilişkilerini, ekonomik etkinliğini ve vatandaşlık sorumluluğunu geliştirmek (Varış ve arkadaşları, 1991:26) olduğu dikkate değer.

Pestalozzi’ye göre eğitim, çocuğun “güç ve yetiler”inin doğal ve ahlâkî bir şekilde geliştirilmesidir. Pestalozzi’nin çocuğun “yetenek ve yetilerini geliştirme” amacına karşı Herbart, zihni, yetilere ayıran görüşü reddetti. Rousseau’nun topluma karşı olan görüşüne de katılmayan Herbart’a göre eğitimin amacı, çocuğun mevcut sosyal düzene uyumudur.

Önemli olan kişinin yalnızca bilgi edinmesi değil, fakat aynı zamanda karakter ve sosyal ahlâk bakımından da gelişmesidir. Herbart eğitimin amacını, erdem/fazilet sözcüğü ile açıklamıştır (Varış ve arkadaşları, 1991:162-163).

Bir başka açıdan, eğitim, bireysel ve sosyo-kültürel olgulara ilişkin değişkenlerin etkileşimi olduğu da söylenebilir. Bu etkileşimin sonunda, kişinin yaratılış amaçlarına dönük varlık farkındalığı, bu yönde var olmaya devamını sağlayacak bilgisi, bu yönde kazandığı yaşamının ana eksenine oturttuğu davranışları, dilek düzeyi ve ahlâk ölçüleri gelişir.

Aldous Huxley ise “eğitimin, gençlerin özgürlük, adalet ve barış doğrultusunda insan olmalarını sağlamak” olduğunu kaydeder. George Kerschensteiner, eğitimin amacında vatandaşlığı ön plâna çıkararak, “Eğitimin amacı, karakter formasyonu olduğuna göre, en iyi okul, karakter geliştiren okuldur. Karakter ise, yalnızca etkinlik yoluyla gelişir.” Der. (Varış ve arkadaşları, 1991:167).

Bu durumda eğitimin amacı, bilgi ve beceriyle donatılmış, sağlam ve iyi karakterli bireyler yetiştirmektir, denilir ki; bunun alt yapısını oluşturan aileden sonraki tüzel yapılanmasıyla dikkat çeken kurumların başında da okul gelmektedir.

Başlangıçta belirlenen amaç/hedef/kazanım ne olursa olsun, belirlenen hedeflerin gerçekleşmesi için, sürecin bütünsel olduğu gözden kaçırılmadan, bir bütün olarak tasavvur edilmelidir.

Bu yönüyle; eğitim etkileşim yoluyla gerçekleştiğinden, öğrenci ve ilişki-iletişim kurduğu çevresi (öğretmen-öğrenci, öğrenci-sosyal çevre, öğrenci-fiziksel çevre vb.) arasındaki etkileşimler üzerinde tartışılması, sürecin her aşamasında; dönüt-düzeltme sürecinin dinamik kılınması gereklidir…

Bu açıdan bakıldığında; Eğitimi, doğaya ve insanlara yönelik zihinsel ve duygusal temel eğilimleri geliştirme süreci olarak ele alınması anlamlı olabilir.

Eğitimde kalıcı başarı için, bu süreçte bizi biz kılan değerler ile temayüz eden bir neslin inşasında ön şart olması hasebiyle, öncelikli olarak AİLE ele alınmadır… (Devam edecek)

Kaynaklar

1. Ertürk, S. (1972). Eğitimde Program Geliştirme. Ankara: Yelkentepe Yayınları.

2. Varış, F. ve arkadaşları. (1991). Eğitim Bilimine Giriş. Ankara: AÜ Basımevi.

3. Perkins D.N. (1999). The Many Faces of Constructivısm. Educational Leadership. 57(2), 354–371.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamubiz.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Metin AKGÜN Arşivi